Sayfa Reklamları


İnsan var olduğundan bu yana tabiri caiz ise “gaza gelmek” tabiatı gereği sahip olduğu kalıtsal özelliklerinden bir tanesi. Günümüz dünyasında kutuplaşmış toplumlar pek bir revaçta, Türkiye özelinde dahi durum çok farklı değil ve her an yeni olaylara verdiğimiz aşırı tepkiler normal karşılanıyor. İnsanların kendi doğrularını savunması ve bunları doğru olarak addetmesi çok beklenen ve gözlenen bir durum. Belirli bir eğitim seviyesindeki insanların birçoğu konuları araştırdığını okuduğunu ve doğrusunu tespit edip anladığını iddia edecektir. Fakat aslında bu ne kadar doğrudur?

Bilim uzun yıllardır insan beyni üzerine araştırmalar yapıyor. Bazı dönemlerde bu araştırmalar devletler tarafından desteklenirken de bazen de özel şirketler tarafından da desteklenebiliyor. Hatta gelecekte daha çok para kazanma yolunun insan beyni ve davranışını anlamaktan geçtiğini anlayan bir çok şirket bu yatırımlara çok ciddi maddi destek oluyor ve kendileri de şirketler kuruyor. Bu şirketlere bir örnek olarak magazinsel olduğu için Neuralink (Elon Musk girişimlerinden bir tanesi) verilebilir. Yeni nesil pazarlama ve satış kitaplarını okuduğunuz zaman sanki insan davranışları ve beyin üzerine bir kitap okuyormuş hissine kapılıyorsunuz. Bütün odak nasıl daha iyi satış yapabiliriz, nasıl kendimizi, partimizi, malımızı her ne ise daha iyi pazarlayabiliriz üzerine. Konu insan olunca açıklarını bulabilmek ve yönlendirebilmek pazarlama ve satış’ın en önemli silahlarından. Piyasayı elinde tutmak isteyen çok büyük şirketler insanları toplu halde yönlendirebilmek için bilimsel bulgular ışığında internet, sosyal medya, geleneksel yayınlar bütün imkanları sonuna kadar kullanıyor. Hatta bu şirketler kendi satış politikasına destek olabileceği partileri dahi destekleyebilmek için bir çok aksiyon alıyorlar. Tabii bu aksiyonların hiç birisi kimsenin gözüne sokulmuyor. Öyle stratejiler belirleniyor ki insanlar kendi okuyup araştırıp tespit edip en doğrusunu bulduklarını sansınlar gibi tasarımlar yapılıyor. Toplu şuursal yönlendirmeler domino etkisi ile koskoca toplumları akademisyenleri, yazarları yönlendiriyor ve herkes aslında her şeyi kendi düşündüğünü zannediyor.

Dikkatli çok küçük bir azınlık bu oyunlardan bazılarını tespit edebiliyor, bazen de hissediyor. Fakat yapay zekanın gelişmesi ve daha yaygın kullanılması ile toplumsal veriler öylesine analiz edilecek ki kimse ne zaman nereye ve nasıl yönlendirildiği ile ilgili en ufak bir farkındalık belirtisi gösteremeyecek. Çok cılız bir örnek ile ne demek istediğimi açıklamaya çalışayım. Cılız çünkü kullanım senaryoları çok kompleks olabilir:

“İnternet, cep telefonu, mobese, araç logları, konum bilgileri, alışveriş alışkanlıkları gibi bütün hareketler her kişi için ömrü boyunca detaylı olarak tutulacak. Bu veriler üzerinde yapay zeka çalışacak ve her insanın dijital haritaları olacak. Sizin ilgili zaman diliminde almak isteyebileceğiniz bir şeyi size göre analiz edecek ve daha aklınıza gelmeden görebileceğiniz reklam alanlarında onunla ilgili reklamlar vermeye başlayacak. Bizlerde reklamda gördüğümüz ürünü işimize yarama ihtimali olan bir şey gibi göreceğiz. Bununla beraber bizi nasıl ikna edebileceğini bilen sistem bu ürüne değinmiş köşe yazılarını veya incelemelerini önümüze serecek. Öyle bir noktaya geleceğiz ki paramız olmasa bile o ürünü almak için şuur altından ciddi bir baskı hissedeceğiz. Her şeyi göze alıp o ürünü alacak hale geleceğiz.”

Yukarıda verdiğim örnek çok uç gelebilir fakat günümüzde bunun %70-80’ini zaten yaşıyoruz ve sadece farkında değiliz. Yukarıda anlattıklarım herhangi biri siyasi veya dünya görüşü içinde kurgulanabilir.

Yapılan araştırmalar neticesinden insan hareketlerinin büyük bir bölümünün bilinç altı kaynaklı olduğu tespit edilmiş durumda. Yani aslında "ben", bilinç altının kullanıcı ara yüzü gibi, buz dağının görünen yüzü. Görünmeyen o kocaman bölüm ise bilinç altı. Ben yapıyorum dediğimiz işleri aslında biz yapmıyoruz. Genetik, reklam ve propaganda araçları ile programlanmış olan bilinçaltı bize her şeyi yaptırıyor. Aslında bir robot sürüsü gibi yaşıyoruz. Bilinçaltını programlayan başka unsurlar da var fakat henüz bilim bu konulara girmediği için mistik kalıyor, bunu geçiyorum. Konu ile ilgili söylediklerim kişisel görüşlerim olmayıp bilim’in üzerinde çalıştığı ve tespit ettiği konulardır. Buraya bir sürü kitap ve makale örneği vermek istemiyorum. Sadece bilinçaltı ve bilinç ile ilgili yapılan araştırmalara bıkılırsa tespit edilebilir.

Peki bu bilgiler ile toplumu kutuplaştıran kimler? Bilmiyorum. Firmalar, devletler, siyaset veya herhangi biri olabilir. Fakat buradaki bilgiler ışığında bilinç ile çok küçük dokunuşlar yapmamız mümkün. Bilinçaltına gönderilen programların hepsi olmasa da bariz olarak sosyal medya ve TV den gelenler bloklanabilir. Yani araya bir firewall (Bilgisayarlara izinsiz veri giriş-çıkışı engelleyen sistem) koymak zorundayız. Abartmadan söylüyorum ki herhangibir konuda özellikle de siyasi konuda kim ne derse veya ne okursanız okuyun kesinlikle doğru addetmeyin. Firewall’ın ilk kuralı bu olmalı. Peki o zaman nasıl fikir sahibi olunabilir? İşte bu her baba yiğidin harcı değil. Bilgi sahibi olmak öyle 1-2 köşe yazısı okumak ile olmuyor ve bence doğru bilgi diye bir şey de mümkün değil. Fakat olası en mantıklı yol insan oluşumunu, felsefeyi, tarihi olayları, insan doğa iletişimini, beyin yapısını, davranış bilimi gibi bir çok konuyu insan tarihinden bu güne okumak ve anlamak lazım. Sonra bu bilgiler ışığında günümüzde tetkik ettiğimiz olayları değerlendirerek kendi doğrumuzu oluşturmak ki buda mutlak doğru olmayacaktır. Bu kadar bilgi ve düşünceden sonra görüşlerimiz ancak felsefi düzlemde başka fikirlere temel sağlayacak bir yapıya kavuşacaktır.

Özet olarak, hiçbir bilgi ile kimseyi kırmaya dökmeye veya üzmeye değmez. Kutuplaşmak ve bağırmak ise çok cahilce bir davranış. Kutuplaşan İsterse akademist, siyasetçi veya ekonomist olsun fark etmiyor. Benim değerlendirmemde çok alt seviyede maalesef. Hor gördüğüm için değil, şahsım adına bende kutuplaşabilirim fakat bu benim de o anda alt seviye kategorisine inmiş bir birey olduğumu değiştirmiyor. Sorumlu kişi etkilenenin ta kendisi. Şuursal olarak küçük bir farkındalık zerresi bünyede zuhur ederse kimse kimseyi sen beni kutuplaştırdın diye bağırıp çağırmaz ve sorunu kendinde arar. Beni kim programladı, ben bu programlamayı neden engelleyemedim gibi sorular bilinç altını yeniden programlamak için vesile olabilir.

2 yorum:

Bottom Ad [Post Page]