Sayfa Reklamları

Bilinen dünya tarihi boyunca hep iç içe olmuş iki kavram.
Yazımda bilimsel bir araştırma ve ya net kanıtlar bekleyenler hayal kırıklığına uğrayabilir. Bahsedeceğim konular tamamen şahsi inanış ve görüşlerimden oluşmakta.
İnsan'ın potansiyeli gereği, karmaşık bu evrendeki bütün işleyişi en ince detayına kadar anlayabilir. Bu anlama ve ya idrak etme işine, okumak adını verelim istiyorum. Okuma potansiyelini bilinçli ve ya bilinçsizce fark eden insanlar her dönemde mevcut, bu farkındalıkla bir şeyler düşünen ve söyleyen insanlara seviyelerine göre çeşitli isimler yakıştırılmış. Okuma vazifesini her fark eden okumuştur diye bir şey söz konusu değil. Ancak bu potansiyel onların düşünme ve araştırma yetilerini tetiklemiş. Bu insanlar düşündükleri ve söyledikleri ile bazen siyasi bir oluşuma bazen de bir dine vesile olmuşlardır.

Düşündükleri ile bir toplum yönetim biçiminin temellerini atan düşünür bireyler, kurumlar ve devletlerarasında olası gelen ilişkileri yönetmek için siyaset temelli bir hareketi de beraberinde var etmiş olur.
Yeni yönetim biçiminin geldiği toplumlarda genelde mevcut ve yaygın bir din anlayışı olacaktır. Mevcut düzenin hatalarının olduğunu düşünenler tarafından getirilen yeni kurallar, direniş ile karşılaşmak zorundadır.
Bizim gözümüzden karmaşık olan bu evrenin, okunması farkındalığı ile, düşünme ve araştırmalarına devam edip sonuca ulaşanlar ise, sisteme din demişler. Dinin bir gayesi de, okunan ve idrak edilen sonsuzluğun düzenini anlayıp, bu düzenin kurallarına paralel hareketi sağlamak.
Okumayı becerebilen bu insanlar uygulanabilir kuralları farkındalık ile kusursuz bir biçimde bulundukları toplumlara anlatmışlardır. Karmaşık ve çok üst seviyedeki sonsuz bilinci, geri kalmış mevcut topluma en uygun dil ile anlatmışlardır.
Aynı dönemde okunması gerekliliğinin farkında olan birçok insan yaşayabilir. Elinden geldiğince okuyan ama çözemeyenlerin var ettiği sistem her zaman din ile gelmiş kusursuz sistemin üzerine puslu bir örtü gibi gelmiştir.
Aslında eksik okuyanında bir kabahati yok, potansiyeli kadar okumuş, kusursuz okuyanın gördüklerini değerlendiremediği için, aslında eksiksiz sistem, ona kusurlu gelmiştir. Toplumda destek bulan bu eksik okuma mevcut kusursuz din anlayışlarında da bozulmaya sebebiyet vermiştir.
Din ile siyasetin temel ayrımı nedir diye soracak olursak, kusursuz okunan sistem din, kusurlu ve ya esik okunan sistem siyaset olarak karşımıza çıkmış. Dolayısıyla din ile siyaseti birbirinden ayırmak elzem bir durumdur, çünkü kusursuz bir sistem ile onun küçüğü olan kusurlu sistemi bir arada yönetmeye kalkarsanız hem kusursuz sistem anlayışını bozarsınız, hem de kusurlu olan küçük sisteminizi düzgün işletemezsiniz.
Birçok toplumda kronik hale gelen bu konu günümüzde dünya siyasetinde de kendini çok ciddi hissettiriyor. Uzun yıllar din ile siyaset iç içe yaşanmaya çalışıldığı için kusursuz din anlayışı da birçok yara almış ve siyaset ile paralel işlemeye başlamış. İnsanların çoğu arasında eksik ve yanlış anlaşılan din olguları elbette tekrar anlaşılır seviyeye gelecektir. Ancak hal böyle değilken din ile yönetmekte siyaset ile yönetmekten çok farklı sonuçlar vermeyecektir.
Sistemi okumaya durup insanca bir anlayış ile kanun, kural ve yaşananları değerlendirmek bize faydalı olacaktır. Olaylara ezilen din kardeşimiz bakış açısıyla değil de ezilen insan kardeşimiz çerçevesinden bakacak olursak hem dine hem de siyasete daha uygun bir düşünce açısıyla yaklaşmış oluruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bottom Ad [Post Page]